28 Eylül 2009 Pazartesi

Limon Cafe Gümüşlük Bodrum




Kısa bir süre önce Ayşe Arman yazdı, Limon Cafe Gümüşlük'te.Şöyle güzel böyle güzel ördekler, omletler ortam, manzara diye.. Kırk yılda bir Bodrum'a gitmişiz bu fırsat kaçmaz deyip pazar sabahı kendimizi oraya atıyoruz. İlk masayız, herkes esniyor, akşamki yağmur nedeniyle açıktaki masalar torbalara sarılmış. Hafif sonbahar kokan bir günün sabahında ne yesek diye menüye bakıyoruz. Kahvaltı tabağı ve otlu omleti paylaşmaya karar veriyoruz. Çeşitli yerel ekmekler, taze ve sıcak. İstanbul'da bulunması zor lezzette lor, taze, hafif tatlı ve yağı yerinde. Zeytinler yine değişik renklerde özenle yöresel zeytinyağına bulanmış biberiye ile süslenmiş.Çıtır simitleri, bazlamaları yağa banmadan olmaz. Peynirleri de tatmak beğendiklerimizi de layıkıyla yemek gerek, loru yemek için benim favorim üzerine reçel koymaktır. Mandalina reçelini üzerine bolca döküp yedik. Kendimi çimenlerin üstünde güneşlenip yuvarlanan karnı tok kediler gibi hissediyorum. Tepenin üzerindeyiz, müthiş bir deniz manzarası eşliğinde hediyelik için hazırlanıp ipe dizilmiş karanfil ve tarçınların kokusu rüzgarın etkisiyle burnumuzu yalayıp içimize doluyor. Bu kadar yemek yeter deyip yüzmeye Karaincir'e yola çıkıyoruz.

Kavak Köftecisi Yalıkavak Bodrum







Öğle vakti çok açız, Kavak köftecisi diye İstanbullardan yola düşmüş kendimizi Yalıkavakta bulmuşuz. Eylül ayında bol bulutlu bir hava, bayram değil seyran değil, sıradan bir cumartesi köfteci tıklım tıklım.Turistler, tanınmış üniversite hocaları, yerel halk, herkes o lezzetli köfteden ve köfte yağında mangalda kızarmış ekmeklerden yemek için orada toplanmış. Yemeği beklerken sınıf mınıf kalmamış herkes eşit, sırasını bekliyor ve beklenen an geliyor, mangalda kızaran ekmekler, gerçekten müthiş lezzetli köfteler ve piyaz.En iyi köfte sıralamamda birinciliği paylaşan iki yer vardır. Birisi bu Kavak Köftecisi ikincisi de Köfteci Ramiz'in Akhisar'da çarşı içindeki ilk yeri. Yolunuz düşerse mutlak deneyin. Fotoğraflar çok iyi değil ama açlıktan ellerimiz titriyordu, karnımız doyduğunda çekecek birşey kalmamıştı.

Bodrum Bodrum








İki hafta önce uzun zamandır yapmadığımız çocuksuz haftasonu gezisi hakkımızı kullanarak Bodrum'a gittik. Bol yağmurlu bir haftadan sonra bol bulutlu Bodrum karşıladı bizi. Yaklaşık 25 yıldır değişik kereler uğradığımız ve her zaman ürünlerine pek bayıldığımız Yunuslar Karadeniz fırınına gittik önce. Eski usül fırın modern bir pastaneye dönüşmüştü. Çok estetik ve çağdaş bir görüntü kazanan fırının eski hali anılarımda bana çok şey çağrıştırdığından olsa gerek içimden bir ses "keşke eski hali kalsaydı" deyip durdu. Tahinli ve bademli çörekleri kapıp Penguen Pastanesine gidip Bodrum Kalesi manzarasında kahvaltı ettik.



Akşam da son günlerde gazetelerde çok okuduğumuz Gümüşlükteki Mimoza restauranta gidelim dedik. Gümüşlüğün en dibinde yer alan mekan binbir gece masallarından çıkmış gibi geldi bana. Bunda çocukları evde bırakmanın payı ne kadar bilmiyorum. Işıklandırma,müzik ortam başka bir dünyaya geçmiş gibi hissettim. Birden başlayan yağmur karşısında servis elemanları bizi rahat ettirmek için çırpındılar. Ahtapot salatası, kızarmış kabak çiçeği içinde lor peyniri, karides. Deniz mahsüllerine çok uymasa da kırmızı şarap.Sonra yağmur durdu ve kahveleri deniz kıyısında içmemizi önerdiler.Düşünün kendiliklerinden önerdiler yeniden masa kirlenir servis bozulur demeden sadece müşteriyi memnun etmek için. Ev yapımı baklava yanında öyle bir kahve tepsisi geldi ki bunu mutlaka yaşamanız gerekir. Begonvil yaprakları, mumlarla bezeli tepsi içinde kahveler ve likör.Şarabı içtikten sonra fenerlerden süzülen ışığın gölgesinde yudumladığınız kahve, denizin sesi, hafiften gelen Fransızca şarkılar......



Burada fotoğraf çekmedik ama internet sitesindeki fotolar gerçeği yansıtıyor. Hani internetten görürsünüz sonra gittiğinizde hangi açıdan o fotoyu çekmişler de öyle görünmüş diye dövünürsünüz yok öyle bir durum. http://www.mimozagumusluk.com/

Kıyı Tarabya


Bu öğlen Tarabya Kıyı Restaurant'a gittik. İlk gidişimde bu kadar sevdiğim bir mekan hiç olmadı.Genellikle birkaç ziyaretten sonra kanım kaynar. Beyaz masa örtüleri, abartılı olmayan zerafet, şıklık ve temizlik duygusu, bir dediğinizi iki ettirmeyen çalışanlar. Genelde Boğazdaki balık lokantalarını pek sevmem, meze ne alırsınız, ara sıcak, balık hadi yiyin daha çok ödeyin hadi biran önce kalkın sohbet edemeyin tepenizde duralım, balığınızı kurutalım sizi kazıklayalım yaklaşımı. Bu yaklaşımın zerresi olmayan bir mekan Kıyı. Müthiş mezeler, taptaze balıklar, tam olması gerektiği gibi ızgara olan lüferler, kızartılan palamutlar. Duvarda Akdeniz ruhunu yansıtan resimler titizlikle çerçevelenip duvarlara asılmış. Hiçbir detay pas geçilmemiş, sadeliğin içindeki zerafeti, geçmişten gelen rafine zevkleri, duyumsayabileceğiniz mutlaka denenmesi gereken bir yer. Özellikle, güneşli bir sonbahar günü üst kata çıkıp Boğaz'ı izleyerek balık keyfi yapmanızı öneririm.