25 Ocak 2012 Çarşamba

Büyük Beklentiler: Zuma

Bir süredir "şöyle özel bir gün olsa da denesek" dediğimiz Zuma'ya kızımızın 'hepsi beş' takdirlik karne aldığı karne günü öğle yemeğine gittik. Kendisi uzak doğu yemeklerini pek beğenir.Mekan gayet sakindi cam kenarı bir masaya oturduk. Kibirli, 'ay siz buranın usullerini bilmiyor musunuz yoksa' havalı garsonlar servis yapıyor. Eh şehrin en populer yerlerinden biri, üstelik Londra Zuma ile ilgili her yerde methiyeler var olur bu kadar hava deyip sustuk. Bir takım havalı isimleri olan ama özünde kızarmış kalamar, karides pane, brokoli salatası, noodle ve susamlı baharatlı bonfileden oluşan yemekleri paylaştık. Susamlı baharatlı bonfile çok lezzetliydi, diğerleri de vasat. Bir de lychee martini denedim güzeldi. Ben bu Japon yemeklerinden anlamıyor olabilirim iddia etmiyorum. Eşim cuma öğlenleri şefler daha gelmemiştir, yardımcıları yemek yapıyordur dedi. Daha fazla yorum da yapmak istemiyorum çünkü düşündüğümde hepsinin birbirinden daha kötü olduğunu görüyorum. Kendimi daha fazla üzmemek için ne kadar hesap ödedik diye sormadım ama pahalı bir yer hem de çok.

19 Ocak 2012 Perşembe

Kaplan Dağı Tire



İzmir' e gittiğimizde bir de Kaplan Dağı'na gidip yemek yiyelim dedik. Haftasonu rezervasyon yaptıralım belki kalabalık olur deyip aradık. Sakın gelmeyin çok doluyuz zaten çok rezervasyonumuz var yanıtını alınca gitme isteğimiz daha da pekişti ve yollara düştük. Ne olur ne olmaz deyip Tire'nin içinde önce Tire köftesi'nin tadına baktık, bakmasanız da olur ya da biz doğru yeri bulamadık bilmiyorum. Kaplan Dağı'na vardık. Yer yoksa bile manzara yeter dedirtecek bir manzarası var. Sonbaharın renkleri, güneşin sararmış kızarmış yapraklarla yaptığı oyunlar sizi sizden alıyor. Neyse iyi ki gitmişiz bizi oturtacak bir masa buldular, önce Ege otları, zeytinyağlı dolmalar derken zaten köfte de yemiştik eh tam artık yeterli derken sevimli garsonumuz keşkek yemeğimiz çok ünlüdür dedi. Yapımı çok zor, iyi malzeme ve bol emekle muhteşem olan bir düğün yemeğidir. Haydi bir deneyelim dedik, tok karnına bile kendini ayıla bayıla yedirten hakkıyla yapılmış muhteşem bir keşkekti. Üzerindeki kızdırılmış tereyağına kızarmış ekşi mayalı ekmeğinizi banarken rejim, diyet, kolesterol sözcükleri tüm anlamını yitiriyor ve o anı yaşıyorsunuz.
Evet bir de tatlı faslı var bu Kaplan Dağı'nın. Favorim lor peynirinin üzerine konulan karadut ya da vişne reçeli. Lor peyniri çok taze ve hafif, biraz tatlımsı üzerine konulan gerçek meyvalardan yapılan sosla müthiş oluyor.

Gaziantep





Bir hafta sonu sadece ve sadece kebap yemek amacıyla Adana-Antep turu yaptık. Doğrusu insanın kulağına biraz şımarıklık gibi geliyor ki aslında bana da ilk anda öyle gelmişti ama biriken miller eski arkadaşları görme ve lezzetli kebaplar yeme isteğiyle ailece kalkıp gittik. Öğle yemeğini İmam Çağdaş'ta yedik. Nereden başlayım bilemiyorum tarihçesine internetten bakarsınız zaten. Bakır kaplardan kaşıkla içilen ayran, hafif sarmısaklı bol yeşillikli lahmacun, tadımlık gelen kebaplar ve efsanevi ali nazik. Çok ama çok lezzetli, gittiğinize değer, hiç değilse bir kez gidip o muhteşem lezzetlerden tatmak gerek. Baklava tepsileri hem lezzet olarak hem de görsel olarak gerçekten sanat eseri özeninde hazırlanmıştı. Son zamanlarda yediğim en lezzetli yemekti.
Oradan çıkıp Uzun Çarşı da gezmeye başladık. Bakırcılar-Demirciler çarşısında bugünden kopup geçmiş yaşam biçimlerinin içinde kaybolduk. Tahmis kahvesine vardık. 1640lardan kalma iki katlı bir bina iki yıldır tadilattaymış. Tadilat orijinaline sadık kalınarak yapılmış ve detaylara çok özen gösterilmiş. Girer girmez tavla oynayan yaşlı amcaları görüp günlük kaygılarla ilgili konuşmaları duyuyorsunuz. Hem turistlerin hem de yerli halkın sevdiği bir mekan. Menengiç kahvesi favori içecek. Klasik Türk kahvesini daha çok seviyorum ama bu kahveyi de denemeden olmaz. Dışarı çıkıp biraz daha geziniyoruz, sokak boyunca zeytinciler var ham zeytini istediğiniz miktarda basit bir kırma makinasıyla kırarak veriyorlar. Çatılarda güvercinler, sanırım pek çok güvercin besleyen ve eğiten kişiler var. Çok bozulmamış bir tarihi doku ve olağanüstü lezzetlerin içinde kaybolabileceğiniz yerler; hele de dörtbir tarafınızın kuleler ve alışveriş merkezleriyle sarıldığı bir şehirde yaşıyorsanız.
Artık Adana'ya dönelim derken eşim sizi ille de bir yere daha götüreceğim dedi. Şehrin yeni yerleşim bölgelerinden geçerek Küşnemeci Halil Usta'nın yerine ulaştık, oldukça salaş bir yer ama duvardaki fotoğraflardan da anlıyorsunuz buraya gelmeyen kalmamış. Öğleden sonra geldiğimizden tabii ki küşneme kalmamıştı, klasik kebap yedik ama yanında öyle bir salata vardı ki kebap falan hikaye. Bütün sır Antep'in baharatlarındaymış. Nar ekşisi, sumak, kırmızı biber. Büyük şehir marketlerinden, aktarlarından aldıklarınızla o lezzet olmuyor boşuna uğraşmayın.