10 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler Günü



Eskiden severdim anneler gününü, küçük hediyeler alçakgönüllü bir kahvaltı filan. Ama çılgınca pompalanan pırlanta bilmemne alın, şuraya brança götürün baskılarından sonra dün ilk kez kendimi anneler gününden çok uzaklaşmış hissettim. Çocuklar çok yaratıcı, özgün çalışmaları ve güzel mesajlarıyla sabah anneler günümü kutladılar. Kendi başlarına yapmışlardı, mesajları anlamlıydı, sevgilerini çok güzel ifade etmişlerdi. Evet sevgimizi ifade etmek için bir fırsat ama bu kadar baskı hem annelerde gereksiz beklenti yaratıyor hem de çocuklar ne alsak diye acılar için de kıvranıyor.Ayrıca yine bir reklamda diyor ki:Anneniz 'bir öpücük yeter' dese de kanmayın o pırlanta şıkırtılı yüzüğü götürdüğünüzde 'ay ne gerek vardı' diyecek ama mutlu olacaktır.Onun mutluluğu için bu şıkırtılı yüzük şarttır temalı reklamlar....


Hediyem çok güzeldi, caddenin kendine özgü bir ruhu olan Sarman Kitapevinden Eren Eyüpoğlu imzalı el boyaması bir çanta ve şaşkoloz baykuş boyamalı bir fincan altlığı.Ayy ne gerek vardı demedim, ikisi de çok güzeldi.

Serseri Mayınlar ve Esinlenmeler


Ferzan Özpetek'in Serseri Mayınlar filmini izledikten sonra Ertuğrul Özkök'ün filmle ilgili yazısını okudum.

Şu şekilde özetlemiş filmi:

"Üzerimize basmış bir baba baskısını, altında kaldığımız mahalle enkazının, kanunlarını hep başkalarının yazdığı bir farklılık belasının ıstırabını bizim için de o çeksin diye; ruhumuzda açtığı kanayan yaralara pansuman yapsın diye verdiğimiz vekâletnamenin filmi bu."

İstemeden de olsa biz de çocuklarımıza baskı yapıyor muyuz, istediğimiz gibi olsunlar diye acımasızca eleştirip ruhlarını örseliyor muyuz?Ağzımızdan çıkan sözler, mimiklerimiz onlarda ne etki yaratıyor farkında mıyız?

Yoksa onları oldukları gibi kabul edip, sadece mutlu olup olmadıklarına mı odaklanmalıyız? Aile olmanın temel felsefesi, saf sevgi ve sonucunda farklılıkları kabullenmenin getirdiği hoşgörü ve mutluluk . Zor olan bunu başarmak.

Filme dönecek olursak farklılıkları kabul etmeyen baba ve eşcinsel oğulların barışması, uzlaşması, birbirini kabul etmesi ancak çok sevilen babannenin cenaze töreniyle gerçekleşir.

Ve film Sezen Aksu'nun Kutlama parçasıyla biter.

Başımı omzuna yaslamaya

Hayata yeniden başlamaya

Bağında, bahçende, pınarlarında

İçimi yıkamaya geliyorum...