
Film eleştirmeni değilim zaten amacım da filmi eleştirmek değil bende uyandırdığı izlenimleri yazmak. Çok sıcak ve doğal bir film. Ruh halinize bağlı olarak çok mesaj da bulabilirsiniz ya da 'bu filmin mesajı neydi' diye de düşünebilirsiniz ama yüzünüzün gülerek çıkacağınızdan eminim. Oyuncuların bir filmde oynadığı duygusunu hiç almadan, filmde rol alan her oyuncunun yeteneklerini, rol yapma güçlerini hayranlıkla, imrenerek izledim. Her yıl gittiğimiz Geyikli-Bozcaada bölgesinin muhteşem doğasını ve halkını bir de sinema gözüyle görünce niye oraya o denli bağlı olduğumuzu, niye eski bir dosta-arkadaşa özlemle kavuşma hasretiyle oraya gittiğimizi dönerken de niye için için üzülüp seneye bir daha gelme sözleri verdiğimizi anladım.
Yaklaşık onyıldır her yaz Bozcaada’ya gidiyoruz. Son birkaç yazdır Ata Demirer’ e de her akşam rastladık. Alçakgönüllü,sadece kendisi ve çevresiyle ilgili. Magazin sayfalarında rastladığımız ünlülerden çok farklı yapısı olan bir sanatçı. Hiç konuşamasak da ailece onu çok sevdik. Bir de yazmadan geçemeyeceğim, Müjgan rolünü oynayan Özge Borak, gözlerinin ışıltısı, yaydığı neşe ve pozitif enerjiyle gönlümü fethetti. Sadece filmde değil Beyaz Show’da da onu izledim, uzun zamandır bir oyuncuyla ilgili bu kadar içten duygular duymamıştım.
Filmden sonra eve döndük, evimizin dörtbir yanından üzerinde kırmızı kırmızı çeşitli inşaat firmalarının adını yazan vinçler görünüyor, kaçınca katta sonlanacağı bilinmeyen gökdelenler yükseliyor. Baktıkça umutsuzluğa kapılıp İstanbul için üzülüyorum. Anlıyorum ki ruhum Bozcaada- Geyikli’de kaldı, hani deniz kenarındaki bir ağacın altında birbirlerini çok uzun zamandır tanıyan arkadaşların herhangi bir yapmacıklığa kaçmadan çay bardaklarıyla içip eğlendikleri sahne… İçimde tekrar umudu hissediyorum.